“…Bir göl idim, kıldı Erenler nazar,
Deniz oldum dört yana ırmak ile.
Geldi ün Yunus diye, durdum örü,
Gözüm açtı kulağım vurmak ile.”
Yunus Emre
“Tasavvuf başlamaktır, sonuçlandırmak değildir.” diyerek An’da kalpleri uyandıran bir giriş ile söze başladı Türköz…
“Tasavvuf insanın özüne yaptığı yolculuktur ve bu geldiğimiz yer ile olan bağımızdır. Tasavvuf bir tür insan tarihidir aslında. Öğrettiği temel bir soru vardır; ‘İnsan kimdir?’ bu sorunun cevabı derinlere inildiğinde bulunabilir anca.”
Tasavvufu günümüze taşıyan ilim ve irfanlarıyla bizlere anlatanlar kimdir, o önemli isimler hangileridir diyecek olursak; Yunus Emre, Mevlana, Hacı Bektaş-ı Velî, Hacı Bayram-ı Velî, Aşık Paşa, Eşrefoğlu Rumi gibi daha bir çok isimdir. Bu bağlamdaki isimlerin yaşamlarından kısa kesitler ile tat katarak sonrasında açıklamalarına Osmanlı ile devam etti.
Osmanlı’da tasavvufa değinerek şu güzel sözleri aktardı Türköz: “Osmanlı içinde tasavvufu barındırmış ve İslâm denilince toplumun algısının tasavvuf olarak görüldüğü açıkça belirtilir.”
Medreselerdeki eğitimden sonra halkın tekkeye giderek tasavvufi yaşamı anıyla bütünleştirdiğini söyleyen Türköz, günümüzde bu olguların kaybedildiğini ve gerçek İslâmî yaşayışa tekrar dönebilmeyi O’nun güzelliklerinde yol alabilme temennisiyle sözü Ali Gözaçan’a devretti.
Aslına dönmek isteyen insan “Ney’in sesine kulak vermeli…” ya da “Neyin sesine kulak vermeli?” diyerek düşündüren bir girişle sözlerine devam etti Gözaçan…
Mutasavvıflara göre bütün dinlerde temel bir hakikat vardır ve büyük ilahi dinler özde aynıdır. Peygamberler odayı aydınlatan lambalar gibidir. Lambalar farklıdır lakin elektrik aynı kaynaktan gelir. ‘Allah’tan…’
Çağdaş insan özgür insan mıdır? Evet öyledir. Lakin günümüz insanı özgürlüğünün içine bir takım materyaller ekleyerek kendini hapsetmektedir. Oysa özgür insan hayatı çok boyutlu yaşayan insandır.
Din ve psikolojiye değinen Gözaçan; din psikolojisini şu şekilde dile döktü: “Bu psikoloji inanan ile inanılan arasındaki ilişkiden doğan yaşam biçimini bireysel bağlamda ele alır ve inceler.”
“Peki insanı tasavvufa götüren güdüler nedir, hiç düşündük mü?” diyerek açıklamasına şöyle devam etti:
“İnsan bir arayıştadır. İnsanda ilahi bir istek ve arzu doğar ve bu arzu Allah’a yöneltir. Bu bağlamda insan bir manevi öndere ihtiyaç duyar ve hakikati keşfetme yolculuğuna doğru adım atar.”
Son olarak tasavvuf psikolojisine değinen Gözaçan, bireyin denge merkezinin kalp olduğunu ve ilahi sırrın bir aynası olduğunu, nefsin arzuların gücü, maddi zevk ve ödüllerin cazibesi olduğunu, Ruh’un ise aşkın kaynağı, insanın özü, Cenâb-ı Hakk’ın üflediği değer olduğundan söz etti.
Tasavvufi kişilik anlayışında insana düşen görev kalbi nefse teslim etmemektir. Ruh dünyasından kopmadan, Hakk’ın güzelliklerinde bir yaşam sergilemesidir.
İnancımızın ruhumuzu aydınlattığı, iç dünyamızın psikolojisiyle duaya varan kalbimiz olduğu sürece, hayat bulan anımız özgür bir kuş gibi alemlere kanat açacaktır.
Tasavvuf ve psikoloji benzer unsurlardır. Tasavvuf insan davranışlarını erdem ve inanç unsurlarını inceleyen ve içinde barındıran bir alandır. Psikoloji ise benzer nitelikte tasavvufun daha bir alt katmanıdır.
Bizleri psikoloji ve tasavvufun birleştirici unsurunda, derneğimizin Turgutlu temsilciliğinde buluşturup bu amacı gerçekleştiren Ali Gözaçan ve Ilayda Türköz‘e teşekkürlerimizi sunarız. Azim ve gayretle çıktıkları birlik yolunda Cenab-ı Hakk güzellikleri daim etsin. Başarıları daim olsun.
GTDGD
Dil-i Halvet
Facebook Videosu İçin Tıklayınız